yalnızım
bir adamın gözyaşları kadar
kar tanesi kadar
yorganın altında üşüyen ayakların kadar
perdenin arkasında ağlayan kadınlar kadar
otobüsün camından usul usul bakan çocuklar kadar
kanım çekiliyor defterler kapalı
zarflar açılıyor içinde zarif cümleler yok
siyah yapraklara hangi kalemle yazılır
dolu gözleri iyileştirecek şefkatim yok
ay ışığında sızlıyor şakaklarım
yıldızlar çare değil
sevgiler tükeniyor
aşklar nefretler bütün duygular tükeniyor da
gözyaşları tükenmiyor
tükenmesin istemiyorum
herkes kalsın ben gidiyorum yeter
gelmesin peşimden artık keder
ben geceleri bilmediğim yollardan geçiyorum
bildiğim yollara hüzün döşemişler
basmadan edemiyorum
yalnızım
batık kentler şehrinde
battıkça batıyorum
18 Aralık 2015 Cuma
15 Kasım 2015 Pazar
10 Kasım 2015 Salı
Oyun
Yürüyorum kafamın içinde bir tiyatro oyunu. Sadece ayak sesleri duyuyorum. Ayaklarım dolanıyor düşmüyorum. Yürüyorum sözcükler hazır. Yağmur başlıyor, sigaramı yakıyorum. Sahne hazır, çamura basıyorum. Yürüyorum oyun başlıyor, iki dünya var ikisini de yaşıyorum ama birine hükmediyorum. Susuyorum kafamın içinden cümleler akıyor. O oyunda sergiliyoruz her şeyi ben yürüyorum. Seni yürüyorum sana değil. Yağmur duruyor yeniden başlıyor. Kafamı kaldırıyorum bir yıldız kayıyor, takılıyorum ama düşmüyorum. Kelimeler aklımı kurcalayan ve duygular gönlümü parçalayan. Ben yürüyorum duyduğum sadece ayak sesleri.
2 Kasım 2015 Pazartesi
Göç
Göç etmeye hazırlanıyorum
Belki bir damla gözyaşı
Biraz sessizlik biraz sensizlik
Her şeyin bir sonu var biliyorum
Kırık kalemler saplı göğsümde
Orada terk edilmiş bir şarkı bazen
Bütün aşkları bir balona yükledim
İhanetler cebinde
Önsözünden öteye geçtik mi hayatın
Giriş cümlesi ne aşkımızın
Kelimeler, bir boka yaramıyorlar
Belki bir damla gözyaşı
Biraz sessizlik biraz sensizlik
Her şeyin bir sonu var biliyorum
Kırık kalemler saplı göğsümde
Orada terk edilmiş bir şarkı bazen
Bütün aşkları bir balona yükledim
İhanetler cebinde
Önsözünden öteye geçtik mi hayatın
Giriş cümlesi ne aşkımızın
Kelimeler, bir boka yaramıyorlar
Bir Kaplumbağa Masalı
Bir kaplumbağanın kalp atışlarını kim duyabilir okyanusta? Bir masa bıraktım bodrum katında şimdi onun kadar yalnızım, ahı tutar mı bir masanın? Düşüyorum düşmek bitmiyor. Her şeyin bir sonu var dememiş miydi bilmem kim. Kör karanlık olmasaydı düştüğüm yer tutunurdum belki. Alışıyor mu insanoğlu buna? Ben alışamadım bir kukla aldım onunla oynuyorum ama öyle oyunlar gördüm ki bu oyun çok temiz olmadı mı? Ahı tutar mı bir masanın tuttu. Ben çok üzülmüştüm, yetmedi. Saray soytarıları da ağlar mı bilmiyorum. Bilmediğim o kadar şeyin içinden bunu da bilmiyorum. Bir de bilmek istemediklerim var artık. Ormanlar var, güzel kadınlar, dört nala koşan atlar, ağır ağır inen yağmurlar da oluyor bazen gönlüme. Ağlıyorum yağmurdan mı bilmiyorum, gülüp geçiyorum sonra ne önemi var yağmurların yıldızların. Saray soytarıları da bakar mı yıldızlara, dinler mi yağmurun sesini? O toprak kokusu olmuyor her zaman. Kaplumbağam öldü benim gömdük onu kardeşimle sonra unuttuk. Unutmak ne uzun kelime ne zor söylemesi soytarılarda unutur mu? Ben unutmadım anılar silik silik oluyor bazen ama o bıraktığı tortu kalbinin hemen üstünde geçmiyor. Neyi unutmak istediğimi hatırlayamıyorum bazen hatta unutmak isteyip istemediğimi bile bilmiyorum. Un ufak etmek ne kadar zor seni seninle geçen günleri en kötüsü ne biliyor musun? İyi günler daha silik kötü günler o kadar canlı ki. Soytarılar da kızar mı böyle? Aklımda o kadar saçma sorular var ki bir izmarit kaç yıl daha yaşar, bir tren ne zaman emekliye ayrılır, sen neden bu kadar üzgünsün. Ben en iyisi gideyim.
24 Ekim 2015 Cumartesi
Yasak Yalnızlık
Cumartesi geceleri yalnızlık yasak
Öyle söylemişti yüreğim
Dağılmış saçlarını topladıktan hemen sonra
Dünyanın bütün karışıklığı gönlünden göç etmişti
Hüzün dağıtan rüzgarlar esmemişti daha
Yağmurlar öyle ılıktı ki
Islanmak koca bir sevaptı sanki
Yıldızlar gökten inip bütün vücudunu kaplarken
Nasıl da gülmüştün ayın on beşi
21 Ekim 2015 Çarşamba
5
Yalnızım
Aklımı kemiren cümleler
Bir matkabın duvarı delmesi gibi
Bütün hücrelerimi delip geçiyor
Gözlerin bir umuttu benim için önceleri
Şimdi bir ihaneti tekrar tattırır gibi
Aklımı kemiren cümleler
Bir matkabın duvarı delmesi gibi
Bütün hücrelerimi delip geçiyor
Gözlerin bir umuttu benim için önceleri
Şimdi bir ihaneti tekrar tattırır gibi
Yapboz
Başka bir gün güleceğim
Şimdi hüzün kaplı iç organlarımda
Kelimeler dilimin ucuna gelmiyorlar
Gelmesinler istemiyorum
Ben oturdum yapboz bozuyorum
Dolunay var bu gece
Yarım ay olacak yarın
Yağmur yağacak dedi haberler
Geçen gün fırtınanın ortasında kaldım
Toz içinde üstüm başım
Orada öylece hayatımın heykeli gibi
Hayır ağlamadım kitaplara baktım biraz
Sonra ıslandım biraz da çok değil
Az da değil olması gerektiği kadar
Canım yandı sonra
Az değil olması gerektiği kadar hiç değil
Şimdi hüzün kaplı iç organlarımda
Kelimeler dilimin ucuna gelmiyorlar
Gelmesinler istemiyorum
Ben oturdum yapboz bozuyorum
Dolunay var bu gece
Yarım ay olacak yarın
Yağmur yağacak dedi haberler
Geçen gün fırtınanın ortasında kaldım
Toz içinde üstüm başım
Orada öylece hayatımın heykeli gibi
Hayır ağlamadım kitaplara baktım biraz
Sonra ıslandım biraz da çok değil
Az da değil olması gerektiği kadar
Canım yandı sonra
Az değil olması gerektiği kadar hiç değil
30 Eylül 2015 Çarşamba
14 Eylül 2015 Pazartesi
Işık
Açın ışıkları kapatmayın
Sahip olduğunu sandığın her şey bir yalansa
Ne yaparsın?
Susma şimdi susmanın sırası değil
Açın şu ışıkları yeter
Her şeyin sandığın kadın ya senin hiçliğin ise
Hiçliğe dokunabilir misin?
Ezebilir misin onu avuçlarında?
Üfleyebilir misin bir tütün dumanı gibi
Işıklar diyorum neden kapalılar?
Şimdi atılmış bir izmaritten farkımız ne?
Konuş diyorum susma şimdi sırası değil
Kurumuş bir nehirden farklı mıyız?
Çok soru sordum biliyorum ama bitmedi
Işıkları sen mi kapattın?
Bacağı kırılan atları vururlar
Artık basabilirsin bütün anıların üstüne
Gözyaşların dolduramaz bizim nehrimizi ağlama
Şu lanet olası karanlık
Sadece bir ışık.
Sahip olduğunu sandığın her şey bir yalansa
Ne yaparsın?
Susma şimdi susmanın sırası değil
Açın şu ışıkları yeter
Her şeyin sandığın kadın ya senin hiçliğin ise
Hiçliğe dokunabilir misin?
Ezebilir misin onu avuçlarında?
Üfleyebilir misin bir tütün dumanı gibi
Işıklar diyorum neden kapalılar?
Şimdi atılmış bir izmaritten farkımız ne?
Konuş diyorum susma şimdi sırası değil
Kurumuş bir nehirden farklı mıyız?
Çok soru sordum biliyorum ama bitmedi
Işıkları sen mi kapattın?
Bacağı kırılan atları vururlar
Artık basabilirsin bütün anıların üstüne
Gözyaşların dolduramaz bizim nehrimizi ağlama
Şu lanet olası karanlık
Sadece bir ışık.
12 Mayıs 2015 Salı
45 dakika
gözler yalan söylemez dediler
çok küçükken duymuştum inandım
ama o kadar basit değilmiş
insan yalan söyler gözleri itiraz eder buna
ben körmüşüm yeni anladım
karanlıkta gülüyormuşum tek başıma
çok fazla karanlıkta kalırsan kör olursun
ama en kötüsü karanlıkta olup bunun farkında olmamaktır
biri gelip de ışıkları açınca dünya başına yıkılır
çünkü sen ışığın yanında sanırsın
evet bundan beteri de var ''dibe indikçe bir dip daha olduğunu keşfediyordu insan''
ışığın yanı başında olmadığını anladığın o an eğer kendin keşfettiysen bunu
her şey bir anda o kadar değersizleşir ki
ilmek ilmek ördüğün anıların çorap söküğü gibi dağılır
at çiftesi yemiş gibi olur kalbin
işte o zaman dökersin gözlerindeki toz bulutunu
anlarsın yaşadığın her şeyin bir gölgeden ibaret olduğunu.
anlarsın yaşadığın her şeyin bir gölgeden ibaret olduğunu.
26 Nisan 2015 Pazar
DENGE
Ayrılık acıyı hatırlatır
Benim ne zaman canım acısa seni hatırlarım
Bu lanet döngü ne zaman son bulacak bilmiyorum
Her güzel şey bitermiş
Peki bu
Bu da biter mi
Cevaplarım yok sorularım da
Öylece susuyorum
Sonra sana susuyorum
Kalbime söz geçiremiyorum
Ne zaman ihtiyacım olsa o lanet cümleleri kuramam
Elime yüzüme bulaştırırım dumur olurum
Sele kapılırım
Rüzgarla savrulurum
Bu sefer kelimelere ihtiyacım yok
Belki bir sigara daha
Çaresi yok bu duygunun
Yaşamak zorundayız
İşe gitmek yemek sıçmak zorundayız
Benim ne zaman canım acısa seni hatırlarım
Bu lanet döngü ne zaman son bulacak bilmiyorum
Her güzel şey bitermiş
Peki bu
Bu da biter mi
Cevaplarım yok sorularım da
Öylece susuyorum
Sonra sana susuyorum
Kalbime söz geçiremiyorum
Ne zaman ihtiyacım olsa o lanet cümleleri kuramam
Elime yüzüme bulaştırırım dumur olurum
Sele kapılırım
Rüzgarla savrulurum
Bu sefer kelimelere ihtiyacım yok
Belki bir sigara daha
Çaresi yok bu duygunun
Yaşamak zorundayız
İşe gitmek yemek sıçmak zorundayız
5 Ocak 2015 Pazartesi
Sıkı Tutun İnsan Var
İnsanlar yalan söylerler
Kaplumbağalar onları yakalar
Arif yerden kalk
Ata bineceğiz daha
Ata bineceğiz daha
İnsanlar yalnız kalırlar
Yanlarına gelir martılar
Zeynep sıkı tutun
Yerler kaygan
İnsanlar aşık olurlar
Konuşur durur kediler
Hasret oralara basma
Yeni suladı Erhan
İnsanlar aldanırlar
Dumanla dolar her taraflar
Ayşe önüne bak
Elektrikler yok
İnsanlar bir boka yaramazlar
İçin için yanar sokaklarda lambalar
Mehmet hayat devam ediyor
Basa basa yalanlara
Yerler kaygan
İnsanlar aşık olurlar
Konuşur durur kediler
Hasret oralara basma
Yeni suladı Erhan
İnsanlar aldanırlar
Dumanla dolar her taraflar
Ayşe önüne bak
Elektrikler yok
İnsanlar bir boka yaramazlar
İçin için yanar sokaklarda lambalar
Mehmet hayat devam ediyor
Basa basa yalanlara
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)